Raynaud belirtisi (fenomeni)

Raynaud Belirtisi

Prof.Dr. Mehmet Sayarlıoğlu (12.6.2012)

Soğukta parmak uçlarım morarıyor!…

Değerli okuyucular,

Bazı hastalarımız soğuk havalarda ve bazen de stresli olduğu zamanlarda parmak uçlarının mor bir renk aldığından yakınmaktadırlar. Bu yazıda Raynaud fenomeni (belirtisi) adını verdiğimiz bu durumdan bahsetmek istiyorum.

Raynaud beliritisi ne demektir?

Raynaud belirtisi (RB) el ve/veya ayak parmak uçlarında soğuğa maruz kalındığında bazen de stresle birlikte oluşan mavi-mor renk değişikliğidir. Kan damarlarında daralma sonucu ortaya çıkar. Deriye giden kan damarları normalde soğuk havalarda ısı kaybını azaltmak için daralır. Ancak RB’nde bu süreç uzamaktadır. Bir süre sonra kanlanmanın bozulmasına bağlı olarak damarlarda oksijen seviyesi düşmekte ve deride mavi-mor renk değişikliği olmaktadır. Genellikle mavi-mor renk değişikliğini takiben damarlarda bir genişleme olmakta ve parmak uçları yeniden pembe-kırmızı hale dönmektedir.

RB sık görülen bir durum mudur?

Toplumda %3-5 gibi bir görülme oranı vardır.

RB olması ne ifade eder? Bu belirti bir hastalık mıdır?

RB bazen tek başına olabilir ve beraberinde herhangi bir hastalık olmayabilir. Biz buna birincil-primer RB (PRB) adını veririz. Bazen de başka bir hastalığın bir ön belirtisi şeklinde veya hastalığın seyri sırasında ortaya çıkabilir ki, buna ikincil-sekonder RB (SRB) adını veririz.

PRB daha çok kimlerde görülür?

PRB en sık genç bayanlarda görülür. Genetik bir yönü de vardır, PRB olanların yakınlarında da benzer belirtiler olabilir. PRB’nde tedaviye cevap genellikle iyidir, genellikle önemli bir probleme yol açmaz.

SRB daha çok hangi hastalıklar ile birliktedir?

SRB sıklıkla sistemik skleroz (skleroderma), SLE, Sjögren sendromu, anti-fosfolipid sendrom, poli-dermatomyozit, romatoid artrit gibi iltihaplı romatizmal hastalıkların seyri sırasında ortaya çıkabilir. Bunun dışında vücut savunma sisteminden kaynaklanan başka sistemlere ait hastalıklara da eşlik edebilir.

RB sadece parmaklarda mı ortaya çıkar?

Hayır. Bazı hastalarda kulak kepçesi, burun, yüz, diz, meme uçları da etkilenebilir. Nadiren tüm kol ve bacakta da RB görülebilir.

RB’nin renk değişikliğinden başka bulguları var mıdır?

Parmaklarda renk değişiminin yanı sıra iğnelenme, uyuşma, ağrı olabilir. Eğer damarların daralma dönemi uzun sürerse dokular için tehlikeli olabilir. Kanlanma bozukluğuna bağlı parmak uçlarında yaralar gelişebilir.

RB’nin tanısı nasıl konulmaktadır?

RB’nin tanısı hastanın tipik yakınmaları (parmaklarda soğuk ve stresle gelişen mavi-mor renk değişikliği, soğukluk, ağrı) ve hastanın muayenesi ile konulur. Şüphelenilen vakalarda değişik görüntüleme yöntemleri vardır. Benzer yakınmalara neden olan diğer sebepler dışlanmalıdır.

RB olan bir hasta yaşantısında nelere dikkat etmelidir?

Hasta vücudunu soğuktan korumalı ve buna göre kıyafet seçmelidir. Soğuk havalarda mutlaka eldiven ve yün çorap giyilmelidir. Sigaradan uzak durulmalıdır. Sigaradaki nikotin ve benzeri kimyasallar damarların daralmasına neden olarak RB’ni kötüleştirebilirler. Damar daralmasına yol açan ilaçların olumsuz etkisi nedeniyle tedavi seçimleri buna göre yapılmalıdır. Örneğin bazı nezle-grip, migren ilaçları ve psikiyatrinin kullandığı bazı ilaçlar damar daralmasına yol açabilir. Stres azaltılmalıdır. Stresin damar daraltıcı etkisi vardır.

RB’nin ilaç tedavisi nasıl planlanmaktadır?

RB’nin ilaç tedavisinde belirtinin birincil (primer) veya ikincil (sekonder-başka hastalık ile birlikte) olup olmadığı önemlidir. Tedavi planı altta başka bir hastalığın olup olmadığı değerlendirilerek yapılır. SRB’nde eşlik eden hastalığın tedavisi ön planda yapılır. Bunun yanında damar genişletici diğer tedaviler hastanın durumuna göre değerlendirilir. Ayrıca hastanın varsa kullandığı başka ilaçlar ve bunun RB’ne etkileri değerlendirilerek gerekirse buna göre düzenleme yapılmaktadır.

RB olan bir kimse ne yapmalıdır?

RB olan bir kimse mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir (tercihen İç Hastalıkları veya İç Hastalıkları/Romatoloji bölümü). Çünkü burada tanı doğrulandıktan sonra RB’ne başka bir hastalığın eşlik edip etmediği araştırılmaktadır. Başlangıçta eşlik eden bir hastalık saptanmasa bile, bu hastalıkların daha sonradan da ortaya çıkma ihtimali olduğundan hastalar belirli aralıklar ile çağrılıp ikincil bir hastalık varlığı tekrar gözden geçirilmektedir.

Sağlıklı günler dilerim.

Hasta Okulu kategorisine gönderildi | Raynaud belirtisi (fenomeni) için yorumlar kapalı

Olsun da…

(makamseverlere)

Olsun da, bir makam olsun farketmez

Zira bu ihtiras bu bedeni terketmez

10.1.2012 (11.45)

Şiirleri ve Yazıları kategorisine gönderildi | Olsun da… için yorumlar kapalı

Ankilozan Spondilit ve anti-TNF Tedaviler

ANKİLOZAN SPONDİLİT ve ANTİ-TNF TEDAVİLER (26.12.2011)

Hazırlayan: Prof.Dr. Mehmet Sayarlıoğlu

Değerli okuyucular bu yazıda sizlere Ankilozan spondilit ve tedavisinde yaygın olarak kullanılan anti-TNF ilaçlardan bahsedeceğim. Faydalı olması dileğiyle… 

Ankilozan spondilit ne demektir?

            Ankiloz; oynar bir eklemin hareket yeteneğinin kaybolması, eklemin kaynaşması,  spondilit ise; omurganın iltihabı olarak tanımlanabilir. Ankilozan spondilit (AS); omurganın iltihabi hastalığı sonucu omurga hareketlerinin azalmasını ya da yok olmasını ifade eder. Hastalık en sık omurganın son kısmı ile leğen kemiği arasındaki eklem (sakroiliyak eklem) ile omurları etkiler. Ancak hastalık temelde omurgayı etkilemekle birlikte omurga dışı eklemleri de (kalça, diz, ayak bileği, omuz gibi) etkileyebilir.

Ankilozan spondilitin en yaygın belirtileri nelerdir?

            AS’in en yaygın belirtisi bel ve kalça ağrısıdır. Hastalığın etkilediği bölgelerdeki iltihabi durum ağrıya ve eklem katılığına yol açar. Ağrı istirahat sonrasında daha belirgindir. Örneğin hasta sabah uyandığında belinde ve kalçasında şiddetli ağrı vardır ve bu ağrı hareketle azalır. Bu ağrının süresi hastalığın şiddetine göre değişkenlik gösterir. Hasta bazen gecenin ikinci yarısından sonra şiddetli ağrı ile uyanabilir. Omurların devam eden iltihabi durumu uzadıkça omurlar birbirine kaynamaya başlar ve omurganın hareketleri önce azalır, sonra tamamen kaybolur. 

  • Omurga ağrısı: AS’in genellikle en erken ve en yaygın belirtisidir. En çok bel ve/veya kalça ağrısı şeklindedir. Genel özellikleri şunlardır;

         -Genç-erişkin dönemde daha yaygın görülür (20-30 yaş).

         -Genellikle sinsi bir başlangıç gösterir. Ağrı önce hafif hafif kendini hissettirir, zaman içerisinde (haftalar-aylar) giderek daha şiddetli bir hal alır.

         -Ağrının 3 aydan daha fazla devam etmesi önemlidir.

         -İstirahat sonrasında ağrı artar. Örneğin, sabah uyandıktan sonra veya sinemada bir film seyrettikten sonra ağrı belirginleşir.

         -Sabah tutukluğu genellikle 30 dakikadan fazla sürer.

         -Ağrı hareketle azalır.

         -Gecenin (uykunun) ikinci yarısından sonra ortaya çıkan ağrı nedeniyle hasta uyanabilir.

         -Sağ ve sol tarafta yer değiştiren kalça ağrısına neden olabilir.

  • Omurga hareketlerinin kısıtlanması: Omurga hareketlerinde azalma gelişebilir (öne, arkaya ve yanlara eğilmede, ilerleyen dönemlerde boyun hareketlerinde kısıtlanma). Örneğin, bel hareketlerinin kısıtlanması nedeniyle ayakkabı-çorap giyinmek çok zor bir hal alabilir.
  • Kalça ağrısı: Kalça ağrısı AS’de yaygındır. Ağrı kalça ekleminde, kalça veya baldırlarda ya da yürürken zorlanma şeklinde ortaya çıkabilir.
  • Omuz ağrısı: Tendon veya eklemdeki iltihabi durum omuz ağrısına neden olabilir. Etkilenen omuzun hareketleri kıstlanabilir.
  • Diğer eklemler:  Tek bir eklem veya birkaç eklem etkilenebilir. Kalça, diz, ayak bileği eklemleri omurga dışında en çok etkilenen eklemlerdir. Eklemlerde ağrı, şişlik, ısı artışı, istirahat sonrası belirgin tutukluk gelişebilir.
  • Tendonların kemiklere yapışma yerinde iltihap: Tendon veya bağların kemiklere yapışma yerlerinde iltihaplanma olabilir. Omurlara ek olarak el bileği, topuk ve kaburga gibi tendon ve bağların yaygın olduğu bölgelerde iltihaplanmalar gelişebilir. Kaburgalar etkilendiğinde özellikle derin nefes alma, öksürük ve hapşırma sırasında göğüs ağrısı olabilir.
  • Yapısal belirtiler: Hastalığın özellikle aktif seyrettiği dönemlerde hastalarda halsizlik, yorgunluk, kendini iyi hissetmeme gibi yakınmalar olabilir. Geceleri bel veya eklem ağrılarından dolayı uyku bozukluğu da halsizlik yakınmasına katkıda bulunabilir. Bazı hastalarda hafif bir ateş ve kilo kaybı gelişebilir.

 

Ankilozan spondilit eklemler dışında başka vücut bölgelerini de etkiler mi?

 

            AS sistemik bir hastalıktır. Eklemlerden başka diğer sistemleri de etkileyebilir. AS eklemler dışında en sık gözü, daha nadir olarak kalbi, akciğerleri, böbrekleri, barsakları ve sinir sistemini etkileyebilir.

  • Göz: Gözün bir bölümünde iltihaplanmalara yol açabilir. Gözde ağrı, kızarma, görmede bulanıklaşma, ışığa duyarlılık en yaygın bulgulardır. Ayrıca tedavi edilmelidir. Tekrarlayan iltihabi durumlarda görme yeteneğini olumsuz etkiler.
  • Kalp: Kalp tutulumu nadiridir. En sık rastlanılan bulgu aort kapağının etkilenmesidir. Bazen kalbin ileti sistemi de etkilenebilir.
  • Akciğer: AS hastalarının bir kısmının kaburga ve omur eklemlerinin etkilenmesi nedeniyle nefes alma sırasında akciğerleri yeterince genişleyemez. Bazen akciğerin kendisi etkilenebilir.
  • Böbrekler: AS’in ileri dönemlerinde suda çözünmeyen bazı proteinsi materyaller böbrekte birikerek (amiloidoz) böbrek fonksiyonlarının bozulmasına yol açabilirler.
  • Barsak: Barsakta nadiren ülserler gelişebilir. Çoğu zaman bu ülserler belirti vermezler.
  • Sinir sistemi: Omurga, omurilik ve omurilikten çıkan sinirleri çevreler ve korur. AS’li hastalar omurganın etkilenmesi nedeniyle bu açıdan risk altındadırlar. Hareketsizlik yüzünden omurlar zayıflamıştır, kırılma riski artmıştır. Bu durum ise omurilik ve sinirler için risk oluşturmaktadır. Bazı hastalarda kollarda bacaklarda uyuşma, duyu kaybı, mesane ve barsak kontrolünün zorlaşması, erkeklerde cinsel iktidarsızlık şeklinde bulgu verebilir. 

Ankilozan spondilit kimlerde daha çok görülür? Hastalık günlük yaşamı etkiler mi?

            Erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla görülür. 20-30 yaş arası genç-yetişkinleri daha çok etkiler ve tanı daha çok bu yaşlarda konulur. Hastalık gelişiminde ailevi yatkınlık önemlidir. Birinci derece akrabalarda (anne-baba, kardeş ve çocuklar) AS varsa hastalığa yakalanma riski artar. Ayrıca HLA-B27 geni pozitif olan bireylerde AS gelişme riski fazladır.

            AS soyunma-giyinme, oturup kalkma, ayakta durma, merdiven çıkma, yük taşıma, egzersiz-spor yapma gibi gündelik işleri etkileyebilen bir hastalıktır. Dolayısıyla kişinin hem ev hem de iş yaşantısı etkilenir. Ancak günümüzdeki tedavi yöntemleri ile bu durum en aza indirilebilmektedir.

Ankilozan spondilit tanısı nasıl konulmaktadır?

 

            AS tanısı; hastanın yakınmaları, doktorun muayene bulguları, görüntüleme yöntemleri (röntgen, MR v.b.) ve laboratuar bulgularının bir arada değerlendirilmesi ile konulmaktadır.

 

Ankilozan spondilit nasıl tedavi edilir? Tedavinin hedefleri nelerdir?

            AS tedavisi; hastalığın şiddeti, etkilenme bölgeleri, her hastanın kendine özgü koşulları, tedavinin risk ve fayda oranı dikkate alınarak her bir hastaya göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Tedavinin temel amaçları;

1-      Hastanın ağrı, tutukluk ve yapısal belirtilerini azaltmak

2-      Hastanın fonksiyonel kapasitesini iyileştirmek

3-      Omurga etkilenmesi ile oluşabilecek istenmeyen sonuçları önlemek

4-      Omurga ve eklem dışı gelişebilecek belirtileri en aza indirmektir.

  • Genel önlemler: AS hastaları ciddi omurga yaralanmaları için risk altındadır. Bu nedenle hastaların düşmelerini, yaralanmalarını engelleyecek basit önlemler alınmalıdır. Alkol alımı sınırlandırılmalıdır, uyku verici ilaçlar dikkatli kullanılmalıdır. Ayrıca hastalar düşmeye, çarpmaya neden olan, ağırlık taşıma gerektiren spor dallarından da uzak durmalıdırlar. Banyo veya tuvalette tutunma yerlerinin olması, aydınlatmanın iyi olması, yerde kaymayı engelleyecek havlu veya keçe bulunması düşme riskini azaltacaktır. Araçlarda mutlaka emniyet kemeri ve uygun başlık kullanılmalıdır. Ayrıca hastalık akciğerleri de etkileyebileceğinden hasta sigara kullanmamalıdır.
  • Fizik tedavi ve egzersiz: Hastanın vücut postürünü, omurganın hareketliliğini ve akciğer kapasitesini korumak konusunda gereklidir. Egzersiz her AS’li hasta için tedavi programının önemli bir parçası olmalıdır. Uygun fizik tedavi, spor ve egzersiz programının seçimi için ilgili doktordan yardım alınmalıdır.
  • İlaç tedavileri: AS’te ilaç tedavisi iltihabi durumu azaltmak, hastanın yaşam kalitesini artırmak ve hastalığın ilerlemesini önlemek amacı ile uygulanır.

 

  • Steroid olmayan iltihap giderici (SOİG) ilaçlar: Ağrının kontrolü ve sabah tutukluğunun azalması için yaygın olarak kullanılan ilaçlardır. Hem hastalığın başlangıcında hem de seyri sırasında sıklıkla tercih edilen ilaçlardır.
  • Sulfasalazin: Hastalığın ilerleyişini ya da şiddetini azalttığına dair çalışmalar vardır. SOİG grubu ilaçlar ile de kullanılabilinir. Omurga dışı eklemlerin etkilendiği hastalık da daha etkilidir. Eğer AS sadece omurgayı etkilemişse hastalığın gidişine olumlu etkisi sınırlıdır.
  • Anti-Tümör Nekroz Faktör tedavileri (TNF blokerleri veya anti-TNF tedavi): AS tedavisinde önemli bir yeri vardır ve oldukça etkili ilaçlardır. Yaklaşık 8 yılı aşkın bir süredir ülkemizde de bu ilaçlar kullanılmaktadır. Hastaların yaşam kalitelerinde bu ilaçlardan sonra belirgin bir iyileşme olmuştur. Anti-TNF ilaçlar arasında; infliximab, etanercept, adalimumab, certolizumab pegol ve golimumab vardır.
  • Steroidler (kortizon): Bazı hastalarda diğer tedavilere cevap vermeyen eklem iltihaplarında kortizon enjeksiyonu (iğne ile ilaç verme) faydalı olabilir. Ağız yolu ile uzun süreli kortizon kullanımına AS’li hastalarda genellikle çok sık ihtiyaç olmaz.

 

Ankilozan spondilit tedavisinde cerrahinin yeri var mıdır?

 

            Uygun hastalarda kalça ve omurga cerrahisi faydalı olabilir. Şiddetli ve inatçı kalça ağrısı olan, kalça hareketlerinin ileri derecede kısıtlandığı hastalarda kalça protezi uygulanabilmektedir. Nadiren omurların ileri derecede birleştiği ve hareketini yitirdiği hastalarda omuriliğin hasarını önlemek amacıyla omurga cerrahisi gerekebilir. Karşı yönü göremeyecek kadar şiddetli omurga deformitesi olan hastalarda rahatlatıcı cerrahi girişimler yapılabilmektedir.

 

Ankilozan spondilitin zararlı sonuçlarını önlemek için başka neler yapılmalıdır?

 

  • Sigara içilmemelidir. Hastalığın kendisi göğüs hareketlerini kısıtlayabileceği ve akciğerin havalanmasını azaltabileceği için bu duruma kötü katkıda bulunabilecek sigaradan uzak durulmalıdır.
  • Doğru vücut postürünün korunması için egzersiz programları uygulanmalıdır.
  • Osteoporoz (kemik yoğunluğu azalması) riskini azaltmak için yeterli kalsiyum ve D vitamini alımı sağlanmalıdır. Özellikle süt ürünlerinin (süt, peynir, yoğurt gibi) tüketimine önem verilmelidir.
  • AS kronik (süregen) bir hastalıktır. Hastalığın seyrini takip etmek ve olası riskleri kontrol altında tutmak için düzenli takipler gereklidir. Hasta doktoruna danışmadan tedavisini sonlandırmamalıdır.

 

 Hastalık için özel bir diyet var mıdır?

 

            Hastalığa özel bir diyet önerisi yoktur. Hastaların dengeli beslenmeleri ve ideal kilolarını korumaları önemlidir. Vücut direncini olumsuz etkileyecek zararlı alışkanlıklardan uzak durmaları faydalıdır. Bazen kullanılan ilaçlara göre doktorunuzun bir diyet önerisi olabilir.

 

 

ANTİ-TNF TEDAVİLER

 

Ankilozan spondilitte anti-TNF tedaviye ne zaman başlanmaktadır?

 

            Anti-TNF tedavi, AS tedavisinde kullanılan SOİG ve/veya Sulfasalazin gibi ilaçlar ile istenilen etki elde edilemediğinde ya da hastanın bu ilaçları kullanamadığı durumlarda önemli bir tedavi seçeneğidir. Hem omurgadan kaynaklanan bel ağrısı üzerinde hem de diz, ayak bileği gibi eklemlerin iltihabi durumlarında etkilidir.  

 

Anti-TNF tedavi her hasta için uygun mudur?

 

            Anti-TNF tedavi ilaçtan beklenilen fayda ve risk oranı değerlendirilerek planlanmalıdır. İlaç başlanmadan önce hastalar enfeksiyon varlığı, bazı sinir sistemi hastalıkları, kalp fonksiyonları, gebelik planı gibi durumlar açısından değerlendirilir. İlgili uzman doktor anti-TNF tedavi için hastanın uygunluğunu değerlendirdikten sonra tedaviye hasta ile birlikte karar verilir. Muhtemel riskleri kontrol altında tutmak için de hastalar gerekli sıklıkta kontrol edilmelidir.

 

Anti-TNF tedavinin hastalığın seyrine katkısı nedir?

 

            Genellikle ilaç başlandıkta birkaç hafta içinde hastanın yakınmalarında, fiziksel fonksiyonunda belirgin bir iyileşme ortaya çıkar. Bununla birlikte bu grup ilaçların da hastalığın ilerlemesine olan etkileri sınırlı gibi gözükmektedir. Kullandığı SOİG ve sülfasalazin gibi ilaçlara rağmen hastalığı aktif seyreden, omurga ve diğer eklem tutulumu olan hastalarda yakınmaların azaltılmasında etkili ilaçlardır.

 

 

Anti-TNF tedavi kansere neden olur mu?

 

            Anti-TNF kullanan hastalarda kanser görülme riskinde artış olup olmadığı tartışmalıdır.

            Anti-TNF ilaçların en çok kullanıldığı hastalıklardan biri olan Romatoid artrit’te yapılan bazı çalışmalarda anti-TNF tedavi alan hastalar ile diğer tedavileri alan hastalar karşılaştırılmış, lenfoma ve diğer kanser riskinde belirgin bir artış saptanmamıştır.

            Lenfoma (lenf kanseri) riskinin hastalık aktivitesi yüksek seyreden hastalarda daha fazla olduğu bildirilmekle birlikte bu duruma aktif hastalığın ya da kullanılan diğer ilaçların etkisi olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Çünkü anti-TNF tedavi planlanan hastaların daha önce aldığı veya halen almakta olduğu ilaçlar ve altta yatan hastalıklarının da kansere eğilimi artırması söz konusudur. Benzer şekilde organları ilgilendiren kanserler ile anti-TNF kullanımı arasında riski yüksek bulan çalışmalar olduğu gibi risk artışı olmadığını gösteren çalışmalar da vardır.  

            Anti-TNF tedavi ve kanser ilişkisi hakkında bugün için kısmen daha net olan bilgi bazı deri kanserleri (melanom dışındaki) riskinde az miktarda bir artış olduğudur.

            Sonuç olarak anti-TNF tedavi ile kanser ilişkisi konusundaki bilgiler bugün için net değildir. Bu nedenle bu tedaviye gerçekten ihtiyacı olan hasta gruplarında, uygun doz ve sürede ve diğer kullanılan ilaçlar göz önüne alınarak hastanın ve doktorun ortak kararı ile başlanmalıdır.

            Unutulmamalıdır ki, bahsi geçen hastalıklar hiçbir ilaç kullanmayan tamamen sağlıklı bireylerde de görülebilmektedir. 

 

 

Anti-TNF ilaçlar enfeksiyon gelişimine neden olur mu?

 

            Bu ilaçlar çeşitli enfeksiyonların (bakteriyel ve viral enfeksiyonlar, tüberküloz, fırsatçı enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları gibi) gelişme ihtimalini artırır. Enfeksiyon riski yaşlı hastalarda, beraberinde başka sistemik hastalığı olanlarda ve tedavinin ilk aylarında daha yüksektir.

 

Anti-TNF tedavi tüberküloz (verem) gelişimine neden olur mu?

 

            Anti-TNF tedavi kullanan hastalarda tüberküloz enfeksiyonu gelişme riski artmaktadır. Bu risk toplumdan topluma değişebilmektedir. Tüberküloz enfeksiyonu akciğer ve akciğer dışı bölgelerde de gelişebilir. Tüberküloz enfeksiyonu genellikle tedavinin ilk 6 ayında ortaya çıkmaktadır. Bu riski en aza indirmek için ilaç başlanmadan önce hasta bu açıdan değerlendirilmekte ve bazı testler yapılmaktadır. Risk olan hastalarda tüberküloz için koruyucu tedavi başlanmaktadır. Tüm hastalar ilaç kullanımı sırasında düzenli olarak göğüs hastalıkları uzmanı tarafından kontrol edilmektedir.

 

 

Gebelik ve emzirme sırasında anti-TNF ilaçlar kullanılabilir mi? Erkek üremesine olumsuz etkisi var mıdır?

 

            AS’li hastaların gebeliği için elbette ki ideal olan gebelik ve emzirme sırasında hatta gebelikten belli bir süre öncesine kadar hiçbir ilacın kullanılmamasıdır. Ancak hastalığın seyri çoğu zaman buna izin vermemektedir. Anti-TNF tedaviyi gebelikleri döneminde kullanmak zorunda kalmış olan hastalardan elde edilen veriler, mutlak ihtiyaç halinde bu ilaçların gebelikte kullanılabileceğini düşündürmektedir. Şu an ülkemizde kullanılan etanercept, infliximab ve adalimumab için gebelik risk kategorisi “B” olarak belirlenmiştir (Anlamı: Kontrollü çalışmalarda gebe üzerindeki risk konusunda veri yok).

             Yine bu üç ilacın emzirme üzerine etkileri konusunda da yeterli bilgi yoktur. Bu ilaçlar anne sütüne az oranda geçmektedir.

            Gebelik ve emzirme sırasında ilacın kullanılıp kullanılmayacağına uzman doktor ile birlikte karar verilmelidir. Bu kararda diğer tedavilere rağmen hastalığın şiddeti, fayda/risk oranının hasta tarafından iyi anlaşılmış olması etkili olacaktır.

            Anti-TNF tedavinin erkek üremesi üzerine etkileri konusunda da yine yeterli bilgi yoktur. Çocuk sahibi olmak isteyen erkek hastaların ilacı kesip kesmeyeceği konusunda bilgimiz net değildir.

 

Ankilozan spondilitte Anti-TNF ilaçlar ne kadar süre ile kullanılmalıdır?

 

            AS kronik (süregen) bir hastalıktır. Hastalığın yatıştığı dönemlerde doktora danışmadan ilaç kesilmemelidir. Hastalığın bir süre yatışması nedeniyle tedavisini kesen hastaların çoğunda hastalık tekrar aktif hale gelmektedir. Anti-TNF tedavi, ilgili uzman doktor tarafından önerilen doz ve sürede kullanılmalıdır.

 

Anti-TNF ilaçlar kullanılırken nelere dikkat edilmelidir?

 

            Anti-TNF kullanan hastaların özellikle enfeksiyon ihtimaline karşı dikkatli olmaları gerekir. Yüksek ateş, halsizlik, kırgınlık, öksürük, idrarda yanma-renk değişikliği, herhangi bir bölgede iltihaplanma görüldüğünde doktora başvurulmalıdır. Yine tedavi sırasında vücudun herhangi bir bölgesinde fark edilen bir sertlik veya beze varlığı durumunda, sersemlik, vücudun bir bölgesinde uyuşukluk, duyu bozuklukları gibi durumlarda doktor haberdar edilmelidir. Hastalığın seyrini takip etmek ve olası riskleri kontrol altında tutmak için hasta mutlaka düzenli olarak takip edilmelidir.

 

 

       

Hasta Okulu kategorisine gönderildi | 23 Yorum

Dostum dediğim insanlar…

Dostum dediğim insanlar…  27.11.2011 (Saat: 18.15)

Dostum dediğim insanlar

Çıkın saklandığınız yerden

Mezar taşları kadar sessizsiniz

Bir o kadar hissiz

Kalleşçe yapılan kavganın

Ortasındaki bir insan çaresiz.

Ey dostum dediğim insanlar,

İnancınıza karşılık şeref bahşettikleriniz

Zorbalık yapsa bile, 

Görmezden gelmek midir sizin temel öğretiniz.

—-

Hoşçakalın dostum dediğim insanlar,

Yüreğime kazınmış ihanet

Hoşçakal…

İnançlar üzerine taht kuranlar

Ve bu tahtta oturanlara köle olanlar..

Kendini taçlandıran ellere tükürenler,

Ve rahmet diye o tükürüğü yüzlerine gözlerine sürenler

Hoşçakalın…

Yüreği ihtirasla dolup taşarken

Erdemli olduğunu sananlar,

Siz de hoşçakalın…

Ve merhaba, hiç pörsümeyen umut..

Merhaba…

 M. Sayarlıoğlu

 

Şiirleri ve Yazıları kategorisine gönderildi | 3 Yorum

Takayasu hastalığı: “Nabızsızlık” hastalığı

TAKAYASU ARTERİTİ: Nabızsızlık hastalığı (11.11.2011)

Prof.Dr. Mehmet Sayarlıoğlu (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Romatoloji Bilim Dalı)

Değerli okuyucular,

Bu yazıda sizlere toplumumuzda nadir görülen ve bu nedenle de maalesef tanısı geciken, daha çok 40 yaş ve altı bayanları etkileyen, diğer adı ile “Nabızsızlık hastalığı” da denilen TAKAYASU ARTERİTİ’nden bahsedeceğim. Faydalı olması dileğiyle…

Takayasu arteriti (TA) ne demektir?

TA kronik (süregen) bir hastalıktır. Kalpten çıkan ve tüm vücuda kanı taşıyan en büyük atardamar olan aorta ve onun ana dallarında damar duvarında iltihaplanma görülür. Arterit; atardamar duvarının iltihaplanmasını tanımlayan bir kelimedir.

Takayasu arteritinin sebebi nedir?

Sebebi tam olarak bilinmemektedir. Hastalık genetik ve çevresel bazı etkilerin varlığında bağışıklık sisteminin anormal çalışması sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Takayasu arteriti sık görülen bir hastalık mıdır? Daha çok kimlerde görülür?

Hastaların %80-90’ı kadındır. Erkeklerde oldukça nadirdir. Genellikle görülme yaşı 10-40 yaş arasıdır. Dünyada her bölgede görülebilir, ancak Asya toplumlarında daha sıktır. Japonya’da her yıl 150 yeni hasta görülmektedir. Bizimde takipli hastamız yaklaşık 20 civarındadır (3 erkek, 17 bayan).

Takayasu arteritinin belirtileri nelerdir?

Hastalığın başlangıç döneminde halsizlik, isteksizlik, yorgunluk, kilo kaybı, hafif ateş gibi bulgular yaygındır.

Hastalığın ilerleyen dönemlerinde kalpten çıkan ana atardamar olan aorta ve ana dallarının duvarında iltihaplanmalar sonucu damarlarda daralma, tıkanma, delinme gelişebilir. Buna bağlı olarak örneğin kola veya bacağa giden büyük atardamarlarda iltihaplanma gelişmiş ise o kolda nabız zayıf alınır veya hiç alınamayabilir. O bölgeye giden kan akımı azalacağından beslenme azlığına bağlı soğukluk, güçsüzlük, hareketle gelen ağrı olabilir. Tansiyon ölçümleri sırasında bir veya her iki kolda tansiyon hiç alınamayabilir veya diğer kola göre düşük olarak alınabilir. Hasta bazen bir veya her iki kolunda nabzının alınmadığını ya da zayıf alındığını kendisi de fark edebilir.

Bazen beyine giden damarlar etkilenir. Yine kanlanmadaki azlığa bağlı olarak hastada başağrısı, baş dönmesi, nöbetler, bayılma ve ilerleyen dönemlerde görme değişiklikleri şeklinde belirti verebilir. Boyundaki atardamarlar etkilenirse hastalığın aktif dönemlerinde etkilenen bölgede belirgin hassasiyet (ağrı) saptanabilir.

Böbreklere giden atardamarlar etkilenebilir ve bu durum hastada erken dönemde tansiyon yüksekliği şeklinde ortaya çıkabilir. İlerleyen dönemde ise böbrek (ler) zarar görebilir.

Kalpten akciğere kirli kanı gönderen büyük atardamar etkilenebilir. Göğüs ağrısı, nefes darlığı, kan tükürme şeklinde kendini gösterebilir.

Genellikle damarlardaki daralma ve tıkanmaların zararlı etkisi yeni gelişen damarlanmalar ile önlenir, fakat bazen ileri derecede etkilenmelerde kol ve bacaklarda beslenme azlığına bağlı yaralar gelişebilir.

Hastaların hemen hemen yarısında eklem-kas ağrıları olabilir.  Genellikle geçicidir.Tipik eklem iltihabı nadirdir.

Nadiren bacaklarda ağrılı-kızarık şişlikler, iltihaplı yaralar gelişebilir.

Barsaklara giden damarlar etkilendiğinde ishal, mide-barsak sisteminden kanama şeklinde belirti verebilir.

Kalp damarlarını etkileyerek kalbin beslenmesini bozabilir. Erken dönemde göğüs ağrısı şeklinde bulgu verebilir.Nadiren kalp krizine neden olabilir.

Takayasu arteriti tanısı nasıl konulmaktadır?

TA’nde tanı hastanın yakınmaları, doktorun muayene bulguları, damarlardaki daralmaların görüntüleme yöntemleriyle gösterilmesi ve laboratuar desteğiyle konulmaktadır.

Erken dönemde Takayasu arteriti için hasta hangi belirtiler varsa doktora başvurmalıdır?

Özellikle 40 yaş ve altı bayanlar belirtiler konusunda daha dikkatli olmalıdır.

Sebebini izah edemediği halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı, ateş gibi devam eden yakınmaları varsa, kol ve bacaklarda hareketle ortaya çıkan ağrı yakınması varsa, tansiyon-nabız ölçümleri sırasında bir veya her iki kolunda tansiyon veya nabız alınamıyor veya hafif hissediliyorsa, her iki kol arasında tansiyon basıncında 10mmHg’dan fazla basınç farkı varsa, boynunda atardamarların geçtiği bölgede ağrı hissediyorsa, yeni ortaya çıkan tansiyon yüksekliği varsa dikkatli olunmalıdır. Yukarıda anlatılan ve diğer nadir belirtiler ile de hastalığın ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.

Hastalığın tedavisi var mıdır?

Hastalığın bugün için kısa sürede ‘tam şifa’ anlamında bir tedavisi yoktur. Fakat tedavi ile hastalık kontrol altında tutulabilmektedir. Özellikle erken tanı konulan hastalarda tedavinin başarısı oldukça yüz güldürücüdür. Hastalığın standart bir tedavisi yoktur. Çünkü hastalık her bireyde farklı seyreder. Hastalık şiddeti, organ tutulumunun derecesi-yaygınlığı gibi faktörler tedavi seçimini etkiler. Kullanılan ilaçlar mutlaka düzenli doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Tedavide kullanılan yeni seçenekler de TA için umut verici olmuştur.

Hasta Okulu kategorisine gönderildi | , ile etiketlendi | 6 Yorum

Bir türkü söyle..

Bir türkü söyle..

Bazen bir türkü söylediğini sanırsın

Sen türküyü değil, türkü seni söyler

Ezgisi, nağmesi eskidir, önceden tanırsın

Sen türküyü değil, türkü seni dinler

Dinledikçe türküyü sıkışır yüreğin

Sıkıştıkça yüreğin tekrar dinlersin

Sitemler edersin sillesine feleğin

Bazen ağlar, bazen güler geçersin

Bir türkü söyle gönülden, aksın gönüllere

Bir türkü dinle, yıkasın yüreğini

Bir türkü söyle, aşkı anlatsın bilmeyenlere

Sen türkünü söyle, türkü de seni söylesin

19 Nisan 2011, 23.20

Şiirleri ve Yazıları kategorisine gönderildi | 2 Yorum

Sana dair

Sana dair

Uyandığımda sen yoksun yanımda

Bembeyaz teninin kokusu yok

Tüm varlığınla hissetsem de seni kanımda

Öpüşün yok, sarılışın yok, gülüşün yok

İsimsiz bir sevdayla çıktık yola

Uzaktan sevecektik birbirimizi

Gezmek vardı diyarlarda kol kola

Bölüşmek vardı yan yana sevgimizi

Eğer kadere gurbet yazılmışsa

Kuru bir yapraksak bu rüzgarının önünde

Ve bir sevda kalbe kazınmışsa

Savrulup durmak mutluluktur gökyüzünde

3.8.2001 (Saat: 15.15)

Şiirleri ve Yazıları kategorisine gönderildi | Sana dair için yorumlar kapalı

Özgürlük

Özgürlük

Mürekkebin varken kalemin dizelere takılıyorsa

Hislerinle savaşmaya başlamışsın demektir

Beynin kalbinin çalışmasına yetişemiyorsa

Yosunlu sular gibi kokuşmaya başlamışsın demektir

Gelen ilhamına bile pranga vurulmuşsa

Gönlünün dışa açılan penceresi kapanmış demektir

Duyguların bile şiirine yansıyamıyorsa

Özgürlük hikayenin bittiği anı yaşıyorsun demektir

M.Sayarlıoğlu, 14.8.2001 (22.30)

Şiirleri ve Yazıları kategorisine gönderildi | Özgürlük için yorumlar kapalı

Buna değdi mi?

Buna değdi mi?

Bir gün çocukların büyüdüğünde sana sorarlarsa

“Baba, bu makam için ne yaptın?” diye,

“Beni dostu olarak gören birisi vardı,

Onu rezilce bir tezgahla sattım” dersin.

“Peki baba, buna değdi mi?” diye sorarlarsa,

Umarım verecek bir cevap bulursun.

O gün sana yeni bir sayfa hediye edilmişti

Kader defterinden

Kalemini kır ama gönül yıkma denilmişti

Bir gün bir ses duyacaksın ta derinden

“Şimdi yazdıklarını oku !..”

Sana hesap sorucu olarak

O gün dirilecek vicdanın yeter

Lütfen daha fazla küçülme, daha fazla küçülme ki,

Yüreğimin eksik yanları kanamasın

Daha fazla küçülme ki,

Güzel hatıralarım beni yaralamasın

Ne dostum ol, ne de dostum görün ki,

İnsanlar beni de vefasız sanmasın

M. Sayarlıoğlu 26.2.2011, 20.00

Şiirleri ve Yazıları kategorisine gönderildi | Buna değdi mi? için yorumlar kapalı

Salazopirin

Salazopirin

İlaçlar kategorisine gönderildi | ile etiketlendi | Salazopirin için yorumlar kapalı